-
|
Hüsnü AKTAŞ
20.11.2021
|
Kanun Devleti, Yargı Reformu Paketleri ve Bağımsız Mahkemeler |
Günümüzde kanun devleti şeklinde ifade edilen siyasi tercihin temelinde; kişiler, kurumlar ve hâdiseler değil, uygulanması gereken hukuk kurallarının olduğunu söylemek mümkündür. Kanun devleti anlayışının hayata geçebilmesi noktasında gerekli olan şartların hedefi, vatandaşların hukuki anlamda can ve mal güvenliğinin sağlanmasına vesile olmaktır. Yargı makamlarının bağımsız olması, yani hiçbir etki ve baskıya maruz kalmadan kararlarını verebilmesi gerekir. Türkiye’nin kanun devleti ve yargı bağımsızlığı açısından çok sıkıntılı bir dönemden geçtiğini söylemek mümkündür. Artık yargılamalar mahkemelerde değil, kamuoyu baskısı altında televizyonlarda, gazetelerde ve sosyal medya organlarında yapılıyor, kararlar da bu alanlarda veriliyor. Son yıllarda herkesin savcı ve hâkim olmaya soyunduğunu söylemek mümkündür. Geçtiğimiz ay ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda’nın Ankara büyükelçileri, ortak bir açıklama yayımlayarak tutuklu olarak yargılanan Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını istediler.Bu hadisenin dikkatle tahlil edilmesi gerekir.
|
-
|
M. Arif ERDEM
20.11.2021
|
BM İklim Zirvesi ve Küresel Isınma Problemi |
BM’nin İklim Zirvesi olarak popüler kültüre yerleşen COP26 (Taraflar Konferansı) Glasgow’daki toplantısında iklim değişikliği ve etkileri çok yönlü olarak tartışılacaktır. Fakat ısrarla gündemde tutulan ‘sıfır karbon hedefi’, kelimenin tam anlamıyla bir hayaldir. Elbette yeni yol haritaları çizilecek ve acil olan önlemlerin alınması istenecektir. Bu noktada ‘daha çevreci ve daha sağlıklı bir dünya’ için devletler karbon vergisini, en kısa sürede hayata geçireceklerdir. Son tahlilde ABD, Rusya, Çin, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri başta olmak üzere, dünya ticaretinde söz sahibi olan ülkeler dolaşımda olan ürünleri ‘karbon yoğunluğuna göre’ vergilendireceklerdir. Ayrıca çevre mutabakatına uymayan, İklim Zirvesi önerilerini dikkate almayanlar için yeni yaptırımlar ön plana çıkarılacaktır. Görünen o’dur ki, bütün kararlar ve yaptırımlar yeni problemleri beraberinde getirecektir.
|
-
|
Mustafa ÇELİK
20.11.2021
|
Kavmiyetçilik Kavgasının Kaynağı Câhiliye Asabiyesidir |
Dininden kaynaklanmayan ve Allah’ın dinine uygunluk arz etmeyen her dâvâ, her kavga câhiliyedendir. İslâm, câhiliyenin her çeşidine karşı bir inkılâb-ı kebîrdir. Asabiyet, nesepleri bir olsun veya olmasın, kabile üyelerinin bir asılda birleştiklerine inanmaları sonucunda, birbirlerine sağladıkları manevi güç ve desteği ifade eden dayanışma duygusu anlamına gelmekteydi. İslâm öncesi Arap toplumunun durumu ortaya konulmadan İslâm ile beraber gelen değişim ve dönüşümü anlamak kolay olmayacaktır. Ashâb “câhiliye” kelimesi ile İslâm’dan önceki devri kastetmiş ve geçmiş hâtıra ve olaylarını yâd ederken bu kelimeyi kullanmışlardır. Câhiliye dönemi Araplarında genel anlamda bir merkezî idareden bahsetmek mümkün değildir. Kabileler hâlinde ve göçebe hayatı yaşayan Araplar arasında sık sık kabile temelli kan davası ve kavgalar olmuştur. Devr-i câhiliyede kaba kuvvet hakkın ve hukukun önüne ve yerine geçirilmiştir. Kuvveti haktan ve hukuktan üstün tutan bütün sosyal ve siyasal rejimlerin tamamı câhiliye rejimleridir.
|
-
|
Mustafa YUSUFOĞLU
20.11.2021
|
Dinde Kıtal Mü’minler Üzerine Farz Kılınmıştır |
İnsanın nefsi, hevâsı şer görüp hoşlanmasa da Allahü Teâlâ cihadı farz kılmıştır. Bu hakikat muhkem nass ile sabittir: "Savaş/kıtal hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.' (El Bakara Sûresi:216)
Bu âyet-i kerime; Allah yolunda cihad ve kıtalin, iman etmiş, eğitim ve öğretimin kaynağının vahyi olduğuna inanmış mü’minlerin ihya etmekle mükellef oldukları ibadetler olduğunu ortaya koymaktır. Hayrın ve şerrin ölçüsü, insanın aklı ve hevâsı değildir. İnsanın bir şeyden hoşlanması ya da hoşlanmaması, o şeyin hayırlı veya hayırsızlığını belirlemez. Aksine bir şeyin hayırlı ya da hayırsız oluşu, onun sonucunu bilmeye bağlıdır. Bir şeyin sonucunun ne olacağını, nasıl sonuçlanacağını Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Başladığı bir işin sonucunun ne olacağını, nasıl olacağını bilemeyen bir insanın hayırlıyı hayırsızı önceden tesbit etmesi mümkün değildir.
|
-
|
Yusuf KERİMOĞLU
20.11.2021
|
Muhkem Hükümlerin Keyfiyeti ve Hükümet Meselesi |
Cemiyet halinde yaşayan insanların; siyasi, hukuki, iktisadi ve ahlaki hükümlere ihtiyaçları vardır. İslâm âlimleri, bütün cemiyetler için geçerli olan ve değişmeyen kanunları ‘sünnetûllah’ kavramıyla ifade etmişlerdir. İslâm âlimlerinin ‘Ümera âyetleri’ adını verdiği muhkem nasslarda; emanetleri ehline vermenin ve adaletle hükmetmenin zaruri olduğu haber verilmiştir. Meselâ: “Şüphesiz ki Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Hakikat Allah bununla size ne güzel öğüt veriyor!. (İyi düşünün) Şüphe yok ki Allah hakkı ile işitici ve (bütün yaptıklarınızı) hakkı ile görücüdür.”(En Nisa Sûresi: 58) Mekke’nin fethedildiği gün inen bu Ayet-i Kerime ile öncelikle ‘Kamu Otoritesini’ temsil eden kimselere (emir sahiplerine) siyasi kararlarının meşruiyeti için zaruri olan iki unsur hatırlatılmıştır.
|
-
|
Mehmed Zahid AYDAR
20.11.2021
|
Modern Devlet / Bir Deifikasyon Öyküsü |
Aydınlanma felsefesinin ön plâna çıkmasından sonra yaşanan siyasi değişimler günümüz dünyasını inşa etmede önemli rol oynamıştır. Aydınlanma ile birlikte yavaş yavaş modern devletin temel parametreleri belirginleşmeye başlamıştır. Pratik olarak modern devletin görünüşü ise önce 1648 Westfalya Antlaşması, daha sonra 1776 Amerika Devrimi ve 1789 Fransız Devrimi ile profan vatandaş anlayışına göre tanzim edilmiştir. Modern devletlerin oldukça güçlü bürokrasilere sahip olduğunu unutmamak gerekir. Sosyal kuramlar için modern devleti görünür kılan bu işlevsel aygıtların yani bürokrasinin toplum yaşamına nüfuz etmeye yönelik gücü, başta Max Weber olmak üzere birçok düşünür tarafından ele alınmıştır. Bu gücün sınırlandırılmasına yönelik siyasi kararlar tarihi süreç içerisinde geliştirilmiştir. Modern devletlerin neredeyse mutlak güç istencinin toplumsal yansımaları bu gücü sınırlandırmaya yönelik düşünsel çabaların da artmasına yol açmıştır. Gücün kaynağı, gücün keyfi olarak kullanılması ve gücün nasıl paylaşılacağı sorununa önemli kuram/kuramlar üzerinden cevap verilmeye çalışılmıştır.
|
-
|
Selim BAKIRCI
04.11.2021
|
Veda Haccı Hutbesinde Müslümanlara Bırakılan İki Emanet |
Muhaddis El Hakim’in “El Müstedrek” isimli eserinde kaydettiğine göre; Resûl-i Ekrem (say) Vedâ Haccı hutbesinde, şu hatırlatmayı yapmıştır: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlar Allah’ın kitabı ve benim sünnetimdir. Bunlara ittiba ettiğiniz müddetçe, asla dalâlete düşmezsiniz.” Sahih-i Müslim'de yer alan, bir diğer hadis-i şerifte Peygamberimiz Efendimiz (sav): "-Ey insanlar!.. Bilesiniz ki ben bir beşerim. Rabbimin elçisinin (Azrail’in) gelmesi mukadderdir. Davetine icabet etmemin zamanı yakındır. Ben size iki kıymetli şey bırakıyorum. Birincisi: Kitabûllah’tır. İçerisi nur ve hidayet doludur. Allahû Teâla’nın (cc) kitabındaki hükümleri alın ve ona sımsıkı sarılın. Ehl-i Beytimin hukukuna riayet edin. Bu hususta size Allahû Teâla (cc)’yı hatırlatıyorum” buyurmuş ve mü’minleri ikaz etmiştir. Peygamber gönderilmesinin hikmeti dikkate alındığı zaman, tevhid mücadelesinin mahiyetini ve değişmeyen ilâhi kanunların keyfiyetini tesbit etmemiz mümkündür.
|
-
|
Sabiha ATEŞ ALPAT
20.10.2021
|
Kurtuluşun Reçetesi |
Bilindiği gibi maddi hastalıkların yanında manevi hastalıklar da vardır. Maddi hastalıklarda olduğu gibi manevi hastalıklar da tedavi edilmezse kronik hale gelir. Öyle ki kişi yaşayan bir ölü durumuna düşer. İnsanı öncelikle manevi hastalıklara karşı uyaran Rabbimiz, manen ölü olanların artık hiç bir sözü idrak edemeyeceklerini beyan etmektedir. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyrulmuştur. “Şüphesiz Sen, ölülere (söz) dinletemezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (yaptığın) çağrıyı işittiremezsin. Ve sen körleri bulundukları sapıklıktan kurtarıp doğru yola eriştirici de değilsin. Sen ancak ayetlerimize inanan kimselere (Hakk’ın sesini) duyurabilirsin. İşte (Hakk’a) teslim olup esenliğe erişenler bunlardır. ”(Neml Sûresi: 80-81) Kalp manevi hastalıklara duçar olduğunda kişinin doğru yolu görmesi çok zordur, hatta bazen imkânsızdır.
|
-
|
İbrahim DÖNERTAŞ
16.10.2021
|
Afganistan İslâm Emirliği ve Taliban Gerçeği |
Geçtiğimiz ay (15 Ağustos 2021)Kabil’e giren Taliban'ın elde ettiği zafer, dünyanın gündemini değiştirmiştir. Özellikle yılların verdiği öfke ile mevcut Amerikan destekli Kabil hükümetine intikam hırsları ile saldırmamış, aksine kendisine karşı silah çekmeyenlere eman vererek, Kabil dışına çıkabilme imkânı tanımıştır. Ayrıca savaşçılarına, sivillere ve özellikle kadın ve çocuklara dokunmama hususunda kesin talimatlar vermiştir. Şehre bombalar ile girerek, malları yağmalayarak, halka eziyet ederek, kadınlara ilişerek değil, vakar ve sükünet ile adalet ile merhamet ile şehre girmiştir. Halk için normal hayatlarına devam etmelerini, dükkânlarını açmalarını ve hayatın normal akışı içinde faaliyetlerini sürdürmelerini ilan etmiştir. Hatta eski hükümet ile bir olup kendisine karşı savaşanları da af etmiştir. Elbette mücadele daha bitmemiş, aksine cihadın daha zor olan ikinci safhası başlamıştır.
|
-
|
Nizamettin DEMİR
11.02.2019
|
Devlet ve Siyaset Üzerine Notlar |
Bu sayımızda sizlere tanıtımını yapacağımız kitap, Devlet ve Siyaset Üzerine Notlar" adlı kitaptır. Kitabın ilk baskısı "Devlet ve Siyaset" ismiyle 1995'te basılmıştı. Bu baskı, "Misak Mecmuası"nın hediyesi olarak sadece mecmuaya abone olan kardeşlere gönderilmişti.
|
|