Allah'ı ilah olarak kabul eden Müslümanların hayatlarının sınırlarını Allah (cc) çizer. Yaşanılsın diye gönderdiği dine teslimiyet gösterirken ilk önce dikkat edilmesi gereken husus emirler ve yasaklardır. Emirleri yerine getirirken Allah’ın (cc) o emirden kastının ne ve nasıl olduğu ibadetin kabulü için şarttır. Mü'min erkek ve mü'min kadınlar için emredilen farz ibadetlerden birisi de tesettürdür. Ne ki kadının tesettürü ile erkeğin tesettürü arasında ölçü farkı vardır. Tesettürü tamamlayıcı faktörler olan bakmak, iffeti korumak vb konularda ise her hangi bir fark yoktur.
Tesettür Nedir?
Örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek. “STR” kökünden “tefe’ul” vezninde bir mastar. Bir fıkıh terimi olarak erkek veya kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine “avret yeri” denir. Başka erkek veya kadının başkasının yanında avret yerlerini örtmesi gerektiğinde görüş birliği vardır.
Hür ve Müslüman Kadının Örtünme Şekli
1- Müslüman bir kadının yabancı erkeklere ve müslüman olmayan kadınlara karşı yüzü, bileklere kadar elleri ve ayakları dışında vücudunun tamamı avrettir. Ayaklarda görüş ayrılığı olmakla birlikte sağlam görüşe göre ayaklar açık kalabilir. Bu yerlerin gerek namaz içinde ve gerekse namaz dışında örtülmesi farzdır.
2- Kadınların mahrem olan hısımları yanında el, ayak, kol, saç ve benzeri zinet yerlerini açmaları caizdir. (en-Nûr Sûresi: 24/31-32)
3- Kadının kadınlara karşı avret yeri göbekle diz kapakları arasında kalan kısımdır. Bunun dışındaki yerleri kadınların yanında açabilirler. (el-Mavsılî, el-İhtiyâr, I, 45)
4- Tedavi gibi zaruret sebebiyle erkek veya kadının avret yerlerine doktor, ebe, iğneci ve pansumancı gibi kimselerin bakması caizdir. Ancak kadınların bu gibi tedavilerinde kadın doktor, ebe ve sağlık personelinin tercih edilmesi gerekir. Bunlar bulunmayınca “Zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar” kuralı işletilir. Ancak zaruretler de miktarlarınca takdir olunur (bk. Mecelle, madde, 21, 22). (Ş. İslam Ansiklopedisi).
Mü'min kadın için tesettür tüm bedeni baştan topuklara kadar örten, ince olmayan, vücut hatlarını göstermeyecek genişlikte olan-kadının dişiliğini kapatması gerektiğinden- kıyafetin kendisi cazip şık ve süslü olmayan ölçüleri belli bir dış kıyafettir ama yalnızca bu değildir. Konuşma üslubu, yürüme tarzı, kadın- erkek ilişkilerinde olan ilahi ölçüler ve de diğer hal ve davranışlar da tesettürün tamamlayıcı unsurlarıdır.
İslam'da tesettür “Mü'min kimliğin” dışa yansıyan tarafını ifade eden bir ibadettir. İbadetler ise ne ve nasıllığını dinin ölçülerinden almak zorundadır. Tesettür ayetinde “Cilbaplarını giysinler bu onların tanınmaları için...“ ibaresi geçer ve bu kadınların taraflarını Allah’tan yana seçtiklerinin ispatıdır aynı zamanda. Kanun koyucu olan Allah (cc) kanunlarının nasıl uygulandığını öğretmesi için Peygamberler göndermiştir. Her konuda olduğu gibi tesettür konusunda da ölçü Peygamberimizin (sav) direktifleri ve pak ailesinin uygulamasıdır. Ne yazık ki ne erkeğimiz ve ne de kadınımız (genel olarak) tesettür ölçülerini dikkate almaz oldu!.
Seküler algılarla din yorumlanamaz. İslam fıkhının bir usulü vardır. Çağımızda bir çok konuda olduğu gibi tesettür konusunda da fıkhın ölçüleri baz alınmadan uygulanan bir tesettür algısı yaygınlaşmıştır. Unutulmaması gereken en önemli nokta ise yapılan ameli Allah’ın kabul etmesidir. Peki Allah’ın (cc) razı olduğu ölçüleri taşımayan bir amel kabul olur mu? Bir mü'minin emri Allah’tan, o emrin ölçülerini başka dayatmalardan alma haddi var mıdır? Asla!
O halde çağın mü'minleri tesettür emrini Allah’tan (cc) ölçülerini başka sistemlerden mesela MODADAN alamazlar yada NEFİSLERİN HEVASIYLA şekillendiremezler. Tesettür bir kimliktir, bir hayat tarzıdır ve yabancıların görme ihtimali olan her yerde farz-ı ayndır. Bu nedenle düğünler, törenler, tatiller (!) vb yerlerde de korunmak zorundadır. Deniz kenarına akın eden nice tesettürlü hanımların “Kadın plajı” diyerek bikini giydiklerini, düğünlerde dış tesettürün dikkate alınmadığı, damadın ve gelin hanımın onca süsüyle mahrem olmayanlarla aynı salonda bulunması kesinlikle tesettüre aykırıdır.
Dünyevileşmenin (sekülerizm) etkisiyle takva elbisesini yırtanların üzerlerine giydikleri kıyafetin ibadet anlamına ne kıymeti kalır!? Tarihin hiç bir döneminde belki de tesettür hiç bu denli yara almamıştı. Tesettür ne yazık ki Müslümanların eliyle bağlamından çıkarıldı. Tesettürün mana ve ölçüsünden uzak giyimler ve de hal ve davranışlarla «Hicab» ibadeti ifa edilmiş olmaz. Şu ayetin muhatabı olmaktan korkmalıyız.
“O kadar ki, onlar kelimeleri yerinden oynatıp anlamlarını değiştirirler. Yani Yahudi din adamları, Tevrat ayetlerini yorumlarken, sözleri asıl bağlamından kopararak kasten çarpıtırlar. Bu yüzdendir ki, Peygamberler tarafından kendilerine sıkı sıkıya tembih edilen öğütlerden bir çoğunu unutmuşlardır!”(Maide Sûresi: 13)
Allah (cc) hayatın her alanına hükmeder. Bunun diğer bir manası tevhiddir. Kabul edenlerin Allah’ın hükmünden başka, Allah’ın hükmüne rağmen başka tercih hakları yoktur. Tesettür emrinin içini boşaltanlar sadece kendilerine zarar vermiyorlar sosyal hayat dahil olunduğu için toplumsal zararlarının yanında yapılan her yanlışta kişi üzerinden aziz İslam davasına da laf ediliyor. Tesettür, sadece Allah’ı ilah kabul etmişlerin gayrı ölçülere baş kaldırmasıdır. Kadın olarak köleliği, sömürülmeyi red ediştir. Özgürleşmek sadece hakka kul olmanın bilinciyle yalnızca hakkın ölçüsüne teslim olmaktır. Bu arada şunu da hatırlatalım: Bilmek amel etmek için değilse o bilginin kişiye hiç bir faydası yoktur. Nitekim Cuma suresinde şöyle beyan edilmiştir. “Kendilerine Tevrat yükletilip de (ilim sahibi olduktan) sonra, onu (Kitabullahın emirlerini, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi) yüklenip yerine getirmemiş (ve İlahi buyruklara göre amel etmemiş) olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir.” (Cuma Sûresi: 5)
Bu nedenle konunun bilgisine değil öncelikle imanına sahip olmak gerekir. Hayatlarında tavizin, yan çizmenin yeri olmayan “Bize önce iman sonra kuran verildi “diyen sahabeler gibi. Rahmetli Ali KÜÇÜK hocamız diyor ki;”Müslüman hanımlar eğer gerçekten Rablerinin emirlerine boyun eğmek, Rablerinin istediği gibi tertemiz bir hayat yaşamak istiyorlarsa, unutmasınlar ki onların kılık ve kıyafetlerini Allah ve Resûlü belirleyecektir. Yaşadıkları ortam, bulundukları şartlar ve coğrafya ne olursa olsun, hangi zaman diliminde bulunurlarsa bulunsunlar, yaşadıkları çağın ismi ne olursa olsun, insanların benimseyip kabullendikleri hayat tarzı ne olursa olsun hiçbir şey Allah’ın onlar üzerindeki haklarını düşürebilecek değildir. “
Tesettür Nedir?
Mü’min bir kimliğin, dış kıyafet konusunda ilahi bir emridir. Bununla beraber hicabı ilgilendiren tamamlayıcı başka emirler de vardır.
1. Tesettürün bir parçası da konuşma üslubudur!
“Ey peygamber hanımları! Siz, diğer kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmak istiyorsanız, yabancı erkeklere karşı, tatlı ve edalı bir şekilde kırıtarak, yumuşak söz söylemeyin ki, kalplerinde hastalık olanlar size karşı, şehevî bir arzuya kapılmasın. Sözünüzü daima güzel, ölçülü, ağırbaşlı ve kuşkudan uzak bir şekilde söyleyin.”(Ahzap Sûresi: 32) Her ne kadar hitap peygamber hanımlarına ise de tefsir usulü “Emrin hususiliği, hükmün umumiliğine mani değildir” kaidesince hüküm tüm mü'min kadınlara şamildir. Konuşmayın değildir emir, konuşmak durumunda kaldığınızda nasıl konuşacağımızı öğretiyor. Zira ses avret değildir.
2. Tesettürün bir parçası da ziynetlerin, süslerin görünmemesidir.
“İffet ve edebinizle, vakar içinde evlerinizde oturun. Çünkü kadının asıl faaliyet alanı evidir. Bununla birlikte, bir ihtiyaç için dışarı çıkmanız gerektiğinde, İslâm öncesi o eski câhiliye kadınlarının yaptığı gibi süslenip püslenerek sokağa çıkmayın! Namazı güzelce kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Elçisine gönülden itaat edin!”(Ahzap Sûresi: 33) Çağın kadını evde pejmürde dışarıda süsü tercih eden bir görüntü vermektedir. Ayetin kastı tekraren idrak edilmelidir. Unutulmamalıdır ki bu hüküm düğünleri, törenleri gezmeleri de kapsamaktadır.
3. Tesettürün bir parçası da yürüyüşün vakarlı olmasıdır.
“Yürürken gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek, tahrik edici bir yürüyüşle yürüyerek ayaklarını yere vurmasınlar.”(Nur Sûresi: 31) Yürüyüşe farklılık katacak yükseklikte olan ve ya yürürken ses çıkaran ayakkabılar tercih edilmemelidir.
4. Tesettürün bir parçası da gözlere sahip çıkmaktır.
“Mü’min (erkek) lere söyle: “Gözlerini (haram olan kadınları ve ahlâksız yayınları seyretmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Mü’min kadınlara da söyle: “Gözlerini (kasıtlı ve şehvet uyandırıcı, cilveli bakışlardan) kaçındırsınlar ve ırzlarını-namuslarını korusunlar; ziynetlerini (cezbedici şekilde süslerini) açığa vurmasınlar; ancak kendiliğinden görünen hariçtir.”(Nur Sûresi: 30-31)
5. Ve Tesettür giyinmektir. Rabbimiz buyuruyor “ Ey Nebi, kendi hanımlarına, kızlarına ve mü’min kadınlara: Dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; (bu) onların, (hürriyet ve iffet sahibi olarak) tanınmaları ve (her türlü taciz ve) eziyete uğramamaları için en uygun olanıdır. Allah Gafûr ve Rahim’dir.”(Ahzap Sûresi: 59) Hitap tüm mü’mim kadınlaradır. Bize düşen “Lebbeyk Allah-umme” “Buyur, emret Allah’ım. Hemen uygulamaya hazırım” diyerek hazır ola geçmektir.
Ölçüsü nedir? Elbette ki herkesin hevasına terk edilmiş değildir.
Şayet Kur'an ayetlerini, Muhammed Aleyhisslamın hadisi şeriflerini ve selefi salihinin hikmetlerinin bu mühim mevzu ile alakadar olan kısmını araştıracak olursak meydana şu hakikat çıkar: Kadın evinden dışarı çıktığı zaman hiçbir ziynet eşyasını göstermemek kaydıyla yüzü ve elleri müstesna ne çeşit olursa olsun aşağıdaki şartları haiz bir elbise giymek mecburiyetindedir. Giyinilmesi gereken elbise aşağıdaki şartları haiz olmalıdır.
1. El ve yüz müstesna vücudun her tarafını kaplaması.
2. Süsün çevreye aksetmemesi, görülmemesi.
3. Şeffaf olmayıp kalın olması.
4. Dar olmayıp bol olması.
5. Etrafa güzel veya çekici koku salmaması.
6. Erkek kıyafetine benzememesi
7. Kafir kadınların kıyafetine benzememesi.
8. Şöhret nev'inden giyilen elbiselerden olmaması. (Mevdudi). Unutulmamalıdır ki bu emir deniz kenarlarını, piknikleri acı ve tatlı günlerin telaşlarını da kapsamaktadır. Mesela hastahaneye düşen birinin tesettürü tamamen unutması doğru değildir. Zarurete binaen doktor caiz olsa da bu durumun da bir ölçüsü vardır. Takva ile birlikte giyilmediği sürece hiç bir örtü kişiyi günahtan alıkoymaz. Zira Rabbimiz şöyle buyurmuştur “Ey Ademoğulları! Biz sizin çirkin yerlerinizi (ön ve arka avretlerinizi ve görüldüğünde şehveti ve fitneyi tahrik eden vücut bölgelerini) örtecek bir elbise ve (ayrıca) size süs ve saygınlık kazandıracak bir giyim (imkânları ve arzuları) indirip var ettik. Takva elbisesiyle (imani bir şuur ve ahlâki bir huzurla donanıp kuşanmak) ise, işte bu daha hayırlı (Allah’ın rızasına daha yakın) dır. Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki, tezekkür ederler (araştırıp, aklını ve vicdanını çalıştırıp, ibret ve hikmet öğrenirler diye gönderilmiştir).” (A’raf Sûresi: 26)