top of page

Ağustos 417. Sayı

İsrail'in Yeni Hedefi, Davud Koridoru ve Abraham Anlaşmaları

Ayın Konusu

İsrail’in Yeni Hedefi,
Davut Koridoru
ve 
Abraham Anlaşmaları

Yazar
Hüsnü AKTAŞ

Terör Örgütü haline gelen İsrail, bölgedeki egemenliğini sürdürmek ve derinleştirmek için Ortadoğu'yu sürekli bir kaos ortamına sürüklemektedir. Suriye'nin Süveyda şehrinde Dürziler ile Bedevi Arap aşiretleri arasında meydana gelen ticari bir husumet geçtiğimiz ay bir anda çatışmaya dönmüş, Şam yönetiminin asayişi sağlamak üzere kente intikal ettirdiği güvenlik güçleri nedeniyle İsrail, Dürzileri koruma bahanesiyle hava saldırıları başlatmıştır. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Suriye ordusunun Şam'ın güneyinde herhangi bir yerde faaliyet göstermesine izin vermeyeceğini söylemiş ve Kuneytra, Dera ve Süveyda vilayetleri de dahil olmak üzere "Güney Suriye'nin tamamen silahsızlandırılmasını" talep etmiştir. Netanyahu'nun açıklamalarına paralel olarak İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, hükümetin parçalanmış bir Suriye'den yana olduklarını ilk kez dile getirmiştir.

İktibas

Modern Savaşın

Yeni Yüzü: Yapay Zekâ ve İletişim Teknolojileri

Yazar
M. Emin ŞİMŞEK

Uydu ağlarından yapay zekâ destekli hedeflemeye kadar yeni teknolojiler, çatışmaların yürütülme şeklini yeniden tanımladı ve gerçek zamanlı veri aktarımı ile güvenli iletişimi operasyonel başarının temel unsurları haline getirdi. Teknolojilerinin güvenliği belirlediği bir çağda, Türkiye'nin geleceği bu kritik alanlarda liderlik etme ve yenilik yapma yeteneğine bağlıdır. Otonom dronlar, hava savunma sistemleri ve siber savaş için yapay zekâya yapılan yatırımların genişletilmesi kritik önemdedir. Türkiye'nin YANKI ve BiLARD gibi projeleri, yapay zekâyı elektronik harbe entegre etmeyi amaçlıyor, ancak bu çabaların ölçeğinin büyütülmesi gerekiyor.

İnceleme

Basiret Üzere Yaşamak

Yazar
Mustafa ÇELİK

Basiret, Arapça bir kelimedir. Basiret kelimesinin çoğulu, Besâirdir. "Görme, idrak etme, bir şeyin iç yüzüne vakıf olma, sezgi" gibi değişik anlamlara gelmektedir. Kur'ân-ı Kerîm'de genel olarak "görme" anlamı yanında, özellikle "hakikati keşfetme, doğru yolu tanıma, gerçeği yanlıştan ayırma yeteneği" manalarında kullanılmış ve bu bakımdan manevi körlük veya dalaletin zıddı olarak gösterilmiştir. Kur'ân'da bazı ayetler bu anlamda kullanılmıştır. "Size Rabbiniz tarafından basiretler gelmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben sizin üzerinizde bir bekçi değilim." Ayette geçen besâir (basiretler) kelimesi "ortaya konulan deliller, varid olan ayet veya Kur'ân'ın tamamı" olarak açıklanmıştır. 

Sohbet

İslâmi Hareketlerin

Yeni Arayışları

Yazar
M. Akif EKİNCİ

İslâmi Hareket bilinci seksenli yıllarda şekillenmeye başlamış, doksanlı yıllarda ise yükselişe geçmiştir. 28 Şubat darbesiyle bu sürecin ciddi bir sarsıntı geçirdiği malûmdur. Bu zaman diliminde partili partisiz mücadele, devrimci ve uzlaşmacı model, İrancı olup olmama meselesi, Sünnet'e bakış açısı, din devlet ilişkileri, demokrasi, laiklik ve ideolojiler, gelenek ve yenilik gibi birçok mesele tartışma konuları haline gelmiştir. İslâm dünyası son dönemlerde mezhebi ve etnik bir çalışma girdabında enerjisini harcama mecbur edilmektedir. 1994 yılında yayınlanan RAND raporunda bunun işaretleri verilmiş ve Müslümanlar arasındaki farklı fay hatlarının harekete geçirilerek çatışmaların körükleneceği ve İslâm ülkelerinin bölünüp parçalanacağı ifade edilmiştir. Bütün bunlar bilinmesine rağmen planlanan senaryo adım adım uygulanırken Müslüman alim, aydın ve siyasetçiler bu kirli planı durdurabilecek bir direniş ortaya koyamamışlardır. 

Makale

Yeryüzü ve İnsanlığın Selameti için

Yazar
Derda PINAR

Dünya, Allah'ın (cc) mü'min ve sâlih kullarına zerrece acıması olmayan zâlim ve müstebid yönetimler eliyle felaketten felakete sürüklenmektedir. Gün geçmiyor ki, Allah'ın inançlı ve düzgün kullarının yaşadığı herhangi bir coğrafyadan yeni duymayalım. Evet, pislikler (küfür, mâsiyet, fuhşiyat, zulüm vs) çoğaldığı ve bunlar karşısında sâlih kullarının etkisiz kaldığı durumlarda, toplumu kuşatıcı felaket ve musibetlerin gelmesi mukadder gözükmektedir. Halbuki, aynı şekilde bir toplumda, çirkin fiillere karşı direnç gösteren ve insanları Allah rızası için uyaran fert ve grupların bulunmasının, o toplum için bir sigorta işlevi göreceği yine sahih kaynaklardan edinilen bilgiler arasındadır. Cemiyetlerde îmân ehli sâlih kulların bulunması, aynı zamanda tüm insanlığı kapsayıcı toplu yıkıma karşı bir garanti hükmündedir. Hatta bu durum, bölgesel yıkımlar için de geçerlidir. 

Tefsir

Cihad'dan Hoşlanmamak Nifak Alâmetidir

Allah yolunda Allah için cihad, fıtrat kalkanıdır. Yeryüzünü ıslah iddiasıyla ifsada boğmak isteyenler bugün fıtratı hedef alıyorlar. Fıtrat, dinin üzerinde meyve vereceği topraktır. Bir diğer bakış açısı ile fıtrat Rabbimizin yazılımdır. Teknolojik imkânlarla gözleri kamaşanlar ölümsüz ve cinsiyetsiz bir tür tasavvuruyla ilahi yazılımı bozmaya çalışıyorlar. Bu, Allah'a savaş açmaktır. Allah ile savaşanlarla aynı zaman ve mekânı paylaşan bizler için mücadeleden başka yol yoktur. Allah ve rasûlü ile savaşnlarla mücadele, Allah ve Rasûlü'nün yolundan giderek yapılacaktır. Dolayısıyla cihad hem yoldur, hem de kurtuluştur. 

Yazar
Mustafa YUSUFOĞLU

Hadis

Güzel Ahlakın Önemi, Adalet

ve Eşitlik Üzerine Notlar

Yazar
A. Hikmet BİRCANLI

İnsanların birbirileriyle olan münasebetlerini düzenlemek için konulan hükümleri ahlâki ve hukuki değerleri vardır. Hukuki hükümler kanun olarak va'az edildiği için, bütün fertleri bağlayıcı bir özelliğe haizdirler. Ancak insanların her davranışı ile ilgili kanun çıkarmak mümkün değildir. Dünyadaki bütün sosyal sistemlerin temelinde, ferdi ve içtimaî ahlâk anlayışını görmek mümkündür. Bu noktada ahlâkın lûgat ve ıstılâhi manâların üzerinde kısaca duralım. Arapça olan ahlâk kelimesi, Hulk ve hulûkun çoğuludur. Hulk; din, tabiat ve seciye gibi manalara gelir. Nefs diye isimlendirilen manevi ve batıni özellikleri de ifade eder. Ahlâkın çeşitli tarifleri vardır. Yaygın olan tarifi şudur; ahlâk, nefiste yerleşen bir melekedir. Bu meleke sayesinde bazı davranışlar fikri bir zorlama olmadan yapılabilir. Dolayısıyla ahlâkın değişmeyen özelliği, insan tabiatına iyice yerleşmiş ve huy haline gelmiş olmasıdır. 

Fıkıh

Ticaretin Şartları, Rükünleri ve Hükümleri

Yazar
Yusuf KERİMOĞLU

Ticaretle meşgul olan Müslümaların; hem alış-veriş hukukunu öğrenmeleri, hem de ibadetlerine vaktinde ve ihlâsla edâ etmeleri farzdır. Reddü'l Muhtar'da "Farz-ı Ayn" olan ilimler tasnif edilirken bu inceliğe işaret edilmiş ve şu tesbite yer verilmiştir: "Ticaret ile meşgul olanların alış-verişi öğrenmeleri farzdır. Ta ki sair muamelâtta şüphelerden ve mekruh olan şeylerden kaçınabilsinler. Sanat sahipleri ve diğer herhangi bir işle meşgul olanlarda böyledir. Haramdan korunmak için onların da meşgul oldukları işin hükmünü bilmeleri farzdır." İmam Burhanüddin Ez Zernuci: "Hangi durumda olursa olsun, bulunduğu halde meydana gelen işlerle ilgili ilimler öğrenmek her müslümanın üzerine farzdır" diyerek, bir inceliğe işaret etmiştir. Türkiye'de ilme önem vermeyen, okumayı sevmeyen ve anadan doğma kabiliyetleriyle her şeyi bildiğini zanneden insanların sayısı oldukça fazladır. Bunlar ilim sahibi olmadan, fikir sahibi olan ve şahsi kanaatlerini hakikat gibi pazarlayan kimselerdir. 

Kitap

Bir Mit Kurgulamak

Şiilik, İran devrimiyle birlikte nüfusunun çok fevkinde bir nüfuza erişti. İran, emperyalizme karşı İslâm dünyasıyla işbirliği yaparak en azından siyasi vahdet ve stratejik çatışmazlık yolunda bir siyaset yerine Şiiliği araçsallaştırdığı, dönüştürdüğü ve teo-politikasında bir nesne haline getirdiği mezhep temelli bir dış politikayı tercih etti. İran'ın Sünni çoğunluğa karşı Irak, Afganistan ve Suriye'de ABD ve Rusya ile işbirliği yaparak gücünü artırmaya dönük istikrarlı yayılma politikası bölgede büyük travmalara sebep oldu. Büyük emperyal hayallerle adeta körleşen ve bölgeyi kan gölüne çeviren İran'ın Batılı güçlerin desteğiyle elde ettiği kazanımların çökmekte olduğu hakikati artık bölgede bir hayalet gibi dolaşıyor. Bu konunun her yönüyle incelendiği bir çalışmaya olan ihtiyaç kitabın temel hazılanma gerekçesidir. 

Yazar
Mehmed Zahid AYDAR

bottom of page